Aranan
Sık Kullanılanlara Ekle Sık Kullanılanlara Ekle
Giriş Sayfası Yap Giriş Sayfası Yap
Menü





 
Yörükler\Anamas Yaylalarında
Anamas Yaylalarında
 
Devlet Güzel Sanatlar Akademisinin çeşitli dallarından bir grup öğrenci tatil aylarında, yurt içinde çok yararlı sanat araştırmaları gezileri yapmaktadırlar. Bu etüd, böyle bir ortak çabanın ürünüdür.  1970 yılı Eylül ayı. Araştırma gurubumuzla Anamas dağlarında, Yakaavşar orman köyü yakınlarında Sultanoğlu mevkiindeyiz. Karayokunluların yaylası Sarıalan ve köklüden sabahın erken saatlerinde yola çıkarak Güzlük yerine (Sultanoğluna) gelecek olan kervanın yolunu bekliyoruz. 

          Sultanoğlu düzlüğünün bir yanında Anamas (Aksu) dan Yakaavşar köyüne giden köy yolu, bir yanında ise önde yeşil tepeleri, sonra güneşte pırıl pırıl yanan çıplak sarp boz kayalıklar ile Anamas dağları uzanır. Rivayete göre Anamas yaylalarında yurt tutmuş olan yörükler bu yöreye geldikleri zaman 9 aşiret imişler. Honamlı aşiretinden rumi 1315 doğumlu Ali Yaman Dede: “Orta Asya’dan kara çadır ve kara davarla, ak koyunla geldik” diyor. Bu 9 aşiret Anamas dağlarında şöyle yerleşmişler: Karakoyunlular Çayır, Sarıalan, Köklü yaylalarında. Sarıabalılar Dedegöl dağı civarında Kızoluğu, Kütüklü yaylalarında. 

          Haytalar Eğridir, Gravgaz yaylasında, Bodos ve Akarca yaylalarında. Kosatlılar (Akkoyunlular) Şarkikaraağaç Taşbaşı yaylasında. Honamlıların kollarından Ötgünlüler Beyşehir gölü kenarında, Coşlular Beyşehir toprağında ve yaylası Anamas Çiçekli yanı Belçeğiz üstünde Elekliler Ketenlik yaylasında. Eski yörükler Gelendostun Çatmalı, Kayapınar, yellibel yaylalarında. Honanlılar ve Sarıkeçililer Anamasların Beyşehir gölüne bakan yamaçlarında yurt tuttular.

             Ali Yaman Dede “Biz gençliğimizde kıldan kisbetle güreşirdik, toprak yüzünden değil, kız yüzünden döğüşürdük; ağalık almak için savaşırdık” diye eski zamanın anlayışını özetledi ve bir Yörük türküsü tutturdu. 

            Çek deveci dayı deveni, sulansın
            Sulandığı göller bulansın
            Ağam mektup yolla, kalbim inansın
            Yeter bu gurbet ellik gayri.

            Üç gün oldu bu yaylaya göçeli
            Ala kuzuyu ak koyundan seçeli
            Elleri mahramalı, yüzler peçeli
            Eğil dağlar eğil, ben sılaya giderim.

            Ay doğar da doğar niceden
            Şavkı vurur bedenime inceden
            Uyan ey sevdiğim uyan
            Uykusuz mu kaldın dün geceden
            Eğil dağlar ben sılaya giderim. 

derken Sultanoğlu düzlüğünün bitiminde yer alan iki yassı tepenin arasındaki vadiden develer sökün ettiler. 25-30 deve bir katar olmuş geliyorlar. Kervanı resimlerini çekebilmek için koşarak karşıladık. Develer taşıdıkları kilimlerin, çuvalların sanat değerlerini bilirmiş gibi çalımlı çalımlı geldiler, kara çadırların kurulacağı yerlere çöktüler. Yükler yıkıldı, ipler gerildi, çadırlar kuruldu. Bir saat içinde koca oba güzlük yerine konmuştu. 

            Eskiden Anamas Yörükleri tamamen konar göçermişler. Kış aylarını ılıman iklimli alçak bölgelerde, göl kenarlarında geçirir, ilkbaharda karlar erir, dağlar çiçeklenir, otlar yeşerirken yaylaya önce sürülen sonra aşiretler, oba oba göçerlermiş. Her obanın bir kervanı olur, kervanlar birleşir 200-300 deve bir araya gelir, göç günlerce sürermiş. Bugün ise karayolu yaylanın yakınlarına kadar ulaşmıştır. Yörükler artık göçü kamyonla taşıyorlar, yolun sona erdiği yerde yine yükler develere yükleniyor en çok birkaç saatlik kervan yolculuğu ile son merhale aşılarak yaylaya varılıyor. Bir kaç yıl öncesinin büyük kervanları yerine şimdi en çok 20-30 develik kervanlara rastlamak mümkün oluyor. Karayolu yaylaya ulaştığı gün yörük kervanları belki tamamen kaybolacak. Eskiden hemen her ailenin devesi varmış, şimdi her obada 5-6 deve hata 2-3 obada 5-6 deve kalmış. Bu develer genellikle akraba olan obalıların yükünü sırayla yayladan kamyon yoluna kadar taşıyorlar. 

            Yayların kese yolları büyük ağaçlı ormanların içinden geçer. Eğer patikayı bulamadıysanız çok dik sırtlara tırmanmak gerekecektir. Toprağa dökülen ince çam yaprakları yürüyüşü zorlaştırır.  Gitgide yükseldikçe ağaçlar seyrekleşir, boyları kısalır, son olarak en dayanıklı çam türü olan ardıçları da geride bırakır ve ayla toprağına ayak basarsınız. Artık yürüdüğünüz yer az meyilli yuvarlak sırtladır ve düzlüklerde rüzgar sert eser. Güneş, yükseltiden dolayı yakıcı olur. Fakat hava bir hoş serinlik verir. 

             Pınar başlarında su molası veriliri. Küçük, yabani,dikenli sarı, pembe, beyaz çiçek kümeleri yolunuza çıkar. Yürüdükçe Yörükleri görmek için sabırsızlık başlar. Görülen her sırtın ardından da bir oba ümit edilir. Nihayet son bir tepeyi daha aşınca iniş başlar, göğe baş vermiş muazzam bir kayalığın gölgesine adım atılır. Bu kayalığın rüzgardan koruduğu çanak gibi alanda sere serpe yerleşmiş kara çadırlarıyla yörük obası görünür. Çadırları sayarsınız. Burası Çobankayasıdır ve Karakoyunluların tahta bıçaklı obasıdır. 

           Yaylalar genellikle 1500 metreden yükseklerde yer alır, sürüler için bol ot bulunur. Yaylada temiz ve serin hava, bol süt ve yoğur, şifalı sular ve dinlendirici tabiat içinde yaz mevsimi geçirilir. Anamas yaylalarında beş çeşit çay içilmesi örneği yaylanın zenginliğini ifade etmeye yeter. Çağşak çayı (ot ve çiçek çayı), Çam çayı (tokalı çay), Ihlamur, ardıçların dibinde yetişen boz yapraklı karanfilin kökünden yapılan karanfil çayı ve bildiğimiz kara çay. İşte Anamas Yörüklerinin 5 çeşit çayı. 

           Yörükler yaylada kara kıl çadırlarda otururlar, karaçadırın, Yörükler elindeki geçmişi 200 yıl kadardır. Daha eski zamanlarda, Orta Asya’dan beri toprak evlerde (kubbeli keçe çadır) otururlardı. Karaçadırın içini döşeyen eşyalar taşınması kolay, çok yer tutmayan yün ve kıldan yapılmış eşyalardır Keçe, kilim, çuval, heybe, su tuluğu, deri yayık gibi süt sağmak, yün ve kıldan dokumalar ve keçe yapmak, Yörük kadının başlıca işleridir. Genç kızlar çeyizlerini hazırlar, erkekler sürülerin başında durur, çocuklar sığırtmaçlık yaparlar. Müzik aleti olarak guval (kaval), kabak, kemane ve saz çalınır Söylediklerine göre Karakoyunlu Hacı Kalfanın Mehmet oğlu Muhtar 60 çeşitli kaval çalarmış. 

           15 Ağustostan sonra yaylada otlar  kurur ve Eylülde soğuklar başlar. 

           Yaylalar soğuyunca güzlüklere inilir. Güzlük yayladan daha alçaklarda bir konaklama yeridir. Bu yerlerde güz mevsimi geçirildiği için güzlük denir. Güzlüklerde Ekime kadar beklenir, Ekim 1 den itibaren kışlığa dönüş başlar. Önce obalar kışlığa döner, sonra sürüler. Yayla mevsimi sonunda koyunların erkekleri ve kuzular satılır, her 100 baş koyundan 40 ila 60 kadarı satılır. Yaylada hazırlana yağlar, peynirler yün ve yapağı da gelir kaynaklarıdır. Yarı göçebe yörükler kışın köy evlerinde kalır ve tarımla uğraşırlar. Kışın davarlara çocuklar bakar ve çadırda kalırlar. Her geçen yıl 15-20-30 çadır (her çadır bir aile demektir) göçerliği bırakıp köylere yerleşiyor. Yürükler eski zamanlarda sevmedikleri köy hayatını artık istiyorlar. Bunun çeşitli sebepleri var. 

           En başta ekonomik sebepler geliyor. Hükümetin Yörüklere gösterdiği iskan bölgelerinin (Yörük köylerinin) civarındaki toprak verimli ise tarımla uğraşmak (örnek olarak Antalya-Serik'in köylerinde olduğu gibi pamuk tarımı yapmak veya meyva yetiştirmek) zahmetli, kahırlı hayvancılığa göre daha rahat ve geliri bol bir iş. Yaşlıların direnmelerine rağmen genç Yörükler toprağa bağlı, tarımcı köylü hayatını benimsiyorlar. Üstelik Yörük çocuklarının okumaya dört elle sarılmış olmaları ve okuyan gençlerin artık göçebeliğe razı olmamaları da önemli bir sebep sayılabilir. 

          Yörüklükten yerleşikliğe geçişle birlikte düğün, eğlence, giyim kuşam, yemek vs. adetleri de değişikliğe uğruyor. Eski anlamda gerçek göçebe, yaz ve kış çadırda oturan ve sadece sürülerinin gelirine bel bağlamış olan Yörükler artık azalmıştır. Çobankayasında tanıştığımız Ahmet Pırtık, hayatta bir karısı ve bir de çadırı olduğunu söylüyordu. Ya çok fakir oldukları için ya da köyde evi olmasına rağmen kışın bile çadırı tercih ettikleri için dört mevsim çadırda kalanlara rastlamak mümkün. Göçebelikten yarı göçebeliğe ve köylülüğe geçiş aynı zamanda aşiret düzeninin çözülmesinin sonucu oluyor. 

          Karakoyunlu Niyazi Yıldız  “eskiden birlik vardı, bir kavga, bir geçimsizlik oldu mu önce ağaya başvurulurdu. Bu iş tutulacak mı, önce ağadan söz çıkardı, birlikte iş görülürdü. Şimdi herkes başına buyruk, ağa da bir, çoban da” diye aşiretlerdeki çözülmeyi, merkezi otoritenin, yaşama geleneğinden bireyci yaşama şartlarına dönüşüm anlatmış oluyor. 

          YÖRÜKLERDE DOKUMA SANATI

          Yörüklerin gerek Orta Asya’da gerekse Anadolu’ya geldikleri çağlardaki orijinal yaşayış ve adetleri büyük ölçüde değişikliğe uğramıştır. Bu değişikliklerin toplum düzeninde, giyim kuşamda, düğün, eğlence, davranış ve adetlerinde, son yüzyıl içinde olduğu söylenebilir. Yine de hayatın ana unsurları olan doğal çevre, dini inançlar, ekonomi, konuşulan dil ve içinde yaşanılan mekan (çadır)ın yüzyıllar boyunca aynı karakterleri korumuş olması Yörüklerin geleneklerine bağlı kaldıklarını gösterir. Yörüklerin dokuma sanatlarında da bu gelenekçi tutum açıkça görünür. Müzik, ahşap işlemeciliği (çadır direkleri, çadır çanakları, bakaralar, tengerek, çarpana, kılınç ve kaval), deri işçiliği (ayakkabı yapımı, havut ve eğer yapımı) gibi Yörük sanatları içinde dokumacılığın birinci sırayı alması sürü beslemenin, hayvancılığa bağlı ekonominin göçebeliğin tabii sonucudur. Göçküncü sayısı eşyaların hafif ve kolay taşınabilir olmasını, rutubet ve soğuğa karşı korunaklı olmasını gerektiriyor. Yani dokumacılık Yörüklüğün ayrılmaz bir parçası oluyor. dokumacılığın ham maddesi olan yün ve kıl sürülerden elde edilir, böylelikle Yörükler göçküncü hayatın ihtiyaçlarına yine göçküncü hayatın imkanları ile çare bulmuş oluyorlar. 

          Dokumalarda üç çeşit tezgah kullanılır.

         ISTAR: Ahşap dikmeler üzerine kurulmuş, üzerinde dikey doğrultuda dokuma yapılan bir tezgahtır. Kilim, ihram, namazlık, heybe, çuval, sofra dokunur. 

        ÇULLALIK (ÇULHALIK): Ahşap yatay çalışan ve üzerinde yatay doğrultuda dokumalar yapılan bir tezgahtır. Şalvarlık, ceketlik kumaş, çadır, stil, çul ve bez dokunur. 

        ÇARPANA VE KILINÇ (KOLAN TEZGAHI): İki ahşap dikme arasına gerilen yün iplikler çarpanalarla dokunur, kılınç ile sıkıştırılır. Çeki ipi (deve kolanı), at ve merkep kolanları, bağcık (sicim) dokunur. 

        Bu tezgahlara yardımcı aletler olarak iplik eğirmekte kullanılan ahşap tengerek (kirman), katlanabilir kanatlı çark (iplik sarmak için) ve istar ve çullalıkla dokumayı sıkıştırmağa yarayan demir tarak kullanılır Bir de çullaklıkta dokunan kumaşı ıslamak için ahşaptan yapılan özel bir küçük basit tezgah vardır. 

         DOKUMALARIN ÇEŞİTLERİ

        A – ISTAR DOKUMALARI: 

       KİLİM: Yörük kilimleri Anadolu’nun geleneksel kilim yaygılarıyla dokuma tekniği olarak aynıdır, daha çok motif ve renkleri başkalık arzeder. 1970 Eylülünde Anamas yaylalarında Yörükler arasında tespit ettiğimiz kilimler Baldırlı kilim, Sandıklı kilim, Hacıiseli, Hasanca kilimi, Aklı Türkmen, Boynuz kilim, Basma kilim, Çingen kilimi, Kürt kilimi, Hacı Yusuf kilimi, Çiçekli kilim, Kafalı kilim. 

     HEYBE: Çobanların, sığırtmaçların azıklarını ve kasabaya veya komşu obaya gidenlerin küçük eşyalarını taşımakta kullanılır. Atın terkisinde yahut omuzda taşınabilir. Kilim, halı, sili, cecim tekniklerinde dokunabilir. 

      Anamasta tespit ettiğimiz heybeler: Balıklı pıtırak, karnıyarık heybe, sığırtmaç heybesi, aynalı heybe, halıkapağı heybe, patlıcan heybe, çingilli heybe, halı örneği heybe.

ÇUVAL: Çuvallar çadırın bir tarafına sıralanırlar. Motifleri ve renkleri ile çadır içinin başlıca süsünü meydana getirirler. Yörük kadını evsaplarını, eşyalarını, yiyeceğini, ununu, yani hemen herşeyini çuvallar içinde saklar. Çuvallar, içine konulan eşyanın cinsine göre isim alırlar. Renkleri ve motifleri de ona göre seçilir. Mesela bir un çuvalını, esvap çuvalını dış görünüşünden tanıyabilirsiniz. Çuvallar kilimlere nazaran daha koruyucu nitelikte, daha sıkı bir teknikle dokunur. İki yanında taşınmak için kolandan kulpları vardır, ağzı bağcıkla bağlanır. Bazı çadırlarda çuvallar çadırın iç mekanını orta direk hizasından ikiye ayıracak şekilde yerleştirilir. Yarı göçebe Yörüklerde çuvallar evlerde kış odalarının duvarlarına aynen çadırda olduğu gibi sıralanırlar. 20-30 sene önce yerleşmiş olan Yörük köy evlerinde çuvalların yerini işlemeli küçük ahşap dolaplar almıştır. Bunun bir örneğini Korkutelinin Esenyurt Yörük köyünde görmüştük. 

          Anamaslardaki çuval çeşitleri: Alyanak çuvalı, göklü çuval (mümüş), karaburun, kürt çuvalı (bir kaç çeşit) un çuvalı (birkaç çeşit), tırıl çuval, kıl çuval, kırk budak çuvalı, küflen çuvalı, kılala çuval, toplu çuval. 

         SOFRA BEZİ: Sofra bezi yere yayılır ve üzerinde yemek yenir. Kara şekilli yaygılardır. Üzerindeki işlemeler sade ve geometrik karakterlidir. 

         İHRAM: Kadınların örtündükleri veya yatak denkleri üzerine örtülen bir yaygıdır.

         NAMAZGAH (NAMAZLIK): Ucu püskülle süslendirilerek bitirilen namazlıklarda genellikle mihrap istikameti motiflerde belli edilmemiştir. Fakat püsküllerin ayak tarafına geldiği kabul edilebilir. Günümüzde Yörküler namazlarını daha çok yalnız kılarlar. Yaylada cemaatle namaz alışkanlığı kaybolmuştur. Bazan mihrap istikametinin gösterildiği namazlıklara rastlanır (turna katarında olduğu gibi). Bazan namazlıkların püskülleri mavi ve yeşil boncuklarla bezenir. Yörükler eski bir geleneğe uyarak mescitlere namazlık ve kilimleri yaymaktalar. Bu sayede çok eski orijinal örnekler bulmak mümkün olabiliyor .(Gedikli köyü camisinde olduğu gibi).
  Anamasta bulduğumuz namazlıklar: Külahlı namazlık, elibelinde namazlık, turna katarı namazlık, farda namazlık (kollu hançer), eğer kaşı namazlık ve özel bir ismi olmayan birkaç namazlık. 

         B – ÇULLALIK DOKUMALARI 

         Çullalıkta daha çok siyah yün iplikten dokunan şalvarlık vee ceketlik kumaşlar özel küçük bir tezgahta ıslatılarak yoğrulur, kuruyunca çekerek sıkı bir dokuya kavuşur. 

         ÇADIR: Silah kıldan dokunur. Aralıklı, seyrek bir dokumadır. Kanatlar halinde dokunarak birbirine eklenir. Yedi kanat bir çadır teşkil eder. Çadır, içinde oturanlara havalandırma imkanı sağlar. İçeriden dışarısı görülebilir. Seyrek bir dokuma olmasına rağmen, kılların birbirine teması yağmur damlalarının geçmesini önler. Bazan çadır dokumalarının uçları süslü olsun diye püskülle bitirilir. Çadır istarda da dokunabilir. 

         SİTİL (SETİR) ÇUL: Çadır dokuması gibidir, sitil çadırların yan taraflarını örter, çul ise eşyaların üzerine örtülür.

         BEZ: Son yıllarda iyice azalan bez dokumalar gömlek ve iç çamaşırı yapımında kullanılırmış.

         KOLANLAR: Deve kolanları enli ve uzun olurlar, develere yük çekmekte kullanırlar. Bazı Yörükler çadırı yere bağlamak için de kolan kullanıyorlar. At ve merkepler için daha ince bir kolan dokunur. Kolanlar çeşitli renk ve motiflerle bezenir. Bunar dışında tezgah dokumalarından olan yastıklara daha çok yarı-göçebe ev sahibi Yörüklerde rastlanır. Yastıklar kilim, halı, cicim sili tekniklerinde dokunurlar. Yine yün  ve kıldan yapılan yörük keçeleri ise konumuz dışında kalıyor. 

         ANAMASLARDA YÖRÜK DOKUMALARINDA KULLANILAN BOYALAR

        KÖK BOYALAR: Hemen hemen tamamen terkedilmiş durumdadır. 
        KARADALDAN YAPILAN KARA BOYA: Yaprağı ceviz yaprağına benzeyen karadalın kabuğu kazana konur içine paslı demir atılarak kaynatılır. Kazan ateşten indirildikten sonra içine yün veya iplikler konur, yün ve iplikler akşam konursa sabah çıkarılır ve kara renge boyandığı görülür.
        ÇEVİZ BOYASI: Az da olsa kullanılmaktadır, cevizin çabuk solan bir boyası vardır. 
        SANAYİ BOYALARI: Yörük kadınları yünlerini ve ipliklerini, rengini tespit ettikten sonra boyanmak üzere kasabaya gönderirler.
Bu boyalar dışında ak yün, kara yün, kara kıl ve deve tüyü tabii renkleriyle boyanmadan dokumalarda kullanılır. 

        YÖRÜKLERDE DOKUMA SANATININ ANA KARAKTERLERİ

        Geleneksellik: Orta Asya’dan beri yüzyıllardır yaşaya bir ata sanatıdır. 
 
         İsimsizlik (Anonimlik): Yörüklerde sanat toplumun ortak malıdır. Dokumalar kişiler adına değil de yörük işi olarak bilinir.
Sanat yaşayış ile içiçedir: Yörüklerde sanat günlük yaşayışın ayrılmaz bir parçasıdır. Yörük çadırında her çuvalın bir adı, her çuvalın ayrı yanışları (motif) vardır. Çuvallar taşıdıkları eşyanın türüne göre veya çuvalın alasına (rengine), yanışına göre isimler alırlar. Un çuvalı, esvap çuvalı, göklü; alyanak, mümüş, kırkbudak, kılala gibi. Çuvallar hem eşyaları korur hem de çadırı süslerler. Yörük kadını çok kıymetli işlemeli bir sofrayı hiç esirgemeden yere yayar. Yörük sanatında taklit yoktur, tabiattan alınan bitki ve hayvan formları stilize edilir. Konu olarak bitkiler, hayvanlar (kurbağa, kuş, at, deve, koyun, sığır, yılan gibi) veya efsanevi canavarlar, 8-10 ayaklı 2 başlı dev yaratıklar. (Eski dokumalarda), eşyalar (tarak anahtar, boncuk gibi) ve insan seçilir. İşlenen yanışlar gelişigüzel değildir. Yer yanışın bir adı ve bir anlamı vardır. Kolanlar kilimler, bazan bir hikaye anlatır gibidir. Bazan da olması istenen bir murat kilime işlenir. Hasreti, sılayı anlatan semboller seçilir. Turna katarı gibi. 

           Sanat para kazanmak için değildir. Yörük kadını kilimini, çuvalını, sofrasını satmak düşüncesiyle değil kendisi için dokur. Genç kızlar çeyizleri için dokurlar. Yörük dokumalarında renklerin seçiliş ve yanyana getirilişinde yaşamayı seven cesur bir iç alemin varlığı okunur. Aşiretler arasındaki farklılaşma dokumaları etkilemiştir. Silaha düşkün olan Haytalar aşiretinde dokumacılığın yerine silah merakı ön planda geliyor. 

                     Akkoyunlular aşiretinde geleneksel olarak akkoyun sürüleri beslendiği için dokumalarında ve keçelerinde daha çok ak yün kullanıldığı görülür. Karakoyunlularda ise kara yün daha yaygın olarak kullanılmaktadır.       

           Osman Kademoğlu
          Türk Halk Sanatları Araştırma Derneği Başkanı 
                                                                                       
         (Osman Kademoğlu, Anamas Yaylalarında, Türkiyemiz, Sayı: 10, Haziran 1973, Sayfa 19, Taner Ünal arşivi)
Listeye Geri Dön

Yörükler  Kategorisindeki Diğer Yazılar
Yörük Çadırı
Anamas Yaylalarında
Yörük kime denir?
Yörüklerin Tarihi
Soy Kütüğü



Duyurular
Sevindiklerimiz & Üzüldüklerimiz
Ulusal Haberler
Anket
Henüz anket eklenmemiş.
Kullanıcı Girişi
 Email :  
 Şifre   :
Yeni Üye | Şifremi Unuttum



 
Faaliyet Takvimi (Ekim)
# Pts Sal Çrş Prş Cum Cts Pzr
40       1
402345678
419101112131415
4216171819202122
4323242526272829
443031     

Nöbetçi Eczaneler

Antalya'da Hava
Isparta'da Hava
Honamlı Yörükleri Kültür ve Dayanışma Derneği honamli@honamliyorukleri.org.tr - WebMail